Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın enflasyonu düşürmek için gereken yavaşlama konusunda taviz vereceği, ancak bunu yaparken mümkün olduğunca ağırdan alacağı bir gevşeme dönemi enflasyonun daha uzun bir süre bizimle olacağına işaret ediyor.
Kapsamlı bir kalkınma programı olmamasının yarattığı tüm eksiklere rağmen atılan her doğru adımın faydası artılar hanesine yazılır şüphesiz.
TCMB'nin yalnız da kalsa 2024 yılı boyunca sıkı duruşunu koruması, 2025 yılında enflasyonda 15 puana yakın bir inişle bizi %30'lu seviyelere getirecektir.
Öte yandan enflasyonda bir sene sonra gelmeyi "umduğumuz" noktanın, 2021 Eylül'ünde bazı ekonomistlerin "rasyonaliteden kopuş" olarak eleştirdiği sürecin başladığı noktadaki %20 seviyesinden kabaca 10 puan yukarıda olacağını not etmek lazım.
Büyüme bacağında 2025 yılı genelini %3'ün altında bir rakama razı olarak geçireceğimizi düşünüyorum.
Bunun üzerinde bir büyüme rakamında ısrar edilmesi enflasyonda bunca sıkıntı sonucu edinmeyi umduğumuz sınırlı iyileşmenin de geri verilmesi ile sonuçlanabilir.
Yüzde 3'lük bir büyüme şüphesiz ki Türkiye için potansiyel altı ve işsizliği artıracak bir büyüme rakamı.
Ancak maliye politikasının devreye girip yatırım ortamının canlanmadığı, uygulanan politikalara güven kazanılmadığı sürece daha iyimser ve "büyümeden feragat etmeden" enflasyonu düşürecek bir tablodan bahsedebilmek çok zor.
Koç Üniversitesi olarak KONDA aracılığı ile yaptığımız ankette Türkiye örneklemini temsil eden ve farklı demografilerden seçilmiş 2 bin 860 kişiden % 53'ü genel seçimler sonrası uygulanan ekonomik politikalarına "kesinlikle güvenmediğini" söylerken aynı soruya "kesinlikle güveniyorum" diyenler katılımcıların sadece %6'sını oluşturuyor.
Durum böyle olunca enflasyon beklentileri kırılamıyor. Beklentiler kırılamayınca fiyatlama ve harcama davranışları değişmiyor ve enflasyonu düşürmek daha da maliyetli bir hal alıyor.